CHP Genel Başkanı Özel Soma'daki 'Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği' Sempozyumunda Maden Faciaları gerçeğini anlattı..
CHP Genel Başkanı Özel: 'Ak Parti döneminde 6,5 tane daha soma oluyor, farkında değiliz. Bilimseli savunmak varken vahşi madenciliği büyük bir üzüntüyle takip ediyoruz. Bugün 301 madencinin daha hayatını kaybetmemesi analarının, eşlerinin duasına bağlı'
Ahmet ÜNSAL/Manisa
CHP Genel Başkanı Özgür Özel; Soma'daki 'Maden İşletmelerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği' Sempozyumunda Maden Faciaları gerçeğini anlattı..
İzmir Maden Mühendisliği Odası, Manisa Büyükşehir Belediyesi, Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisleri Bölümü, Soma Belediyesinin katkılarıyla
Soma Uğur Mumcu Kültür Merkezindeki
Sempozyuma CHP Manisa milletvekilleri Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu, Bekir Başevirgen,CHP Manisa İl Başkanı İlksen Özalper,Soma Belediye Başkanı Sercan Okur,Akhisar Belediye Başkanı Besim Dutlulu,CHP Soma İlçe Başkanı Levent Elbinsoy ve maden işçileri ve sendika temsilcileri katıldı.
CHP Genel Başkanı Özel:
'Ak Parti döneminde 6,5 tane daha soma oluyor, farkında değiliz.Bilimseli savunmak varken vahşi madenciliği büyük bir üzüntüyle takip ediyoruz.Bugün 301 madencinin daha hayatını kaybetmemesi analarının, eşlerinin duasına bağlı.
Bu; rejimle, rejimin mağdur ettikleri; sömürenle sömürülenler arasında bir mücadele.Erdoğan, soma'da hak aramanın önünü kesen fuzuli Aydoğdu'yu şu anda HSK'ya getiriyor.Herkes safını, tarafını, oyunun nasıl oynandığını görsün.Bunlara karşı mücadeleyi top yekün vermezsek hepimizi yıkıp geçecek'
CHP Lideri Özel, burada yaptığı konuşmada,
'Çok değerli Türkiye Mühendis ve Mimarlar Odası Birliği'nin merkez yöneticileri ve Maden Mühendisleri Odası'nın değerli başkanı, yöneticileri, temsilcileri ve Soma'da bu anlamlı günde dünkü büyük acının yıldönümünden bir gün sonra işçi sağlığı ve iş kazalarını önlemeye yönelik uluslararası bir sempozyumu burada gerçekleştiren, katılan, emek veren, takip eden herkesi saygıyla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz' dedi. Özel, şunları söyledi:
'MESLEK ODALARINDAN GELEN KATKILAR ÇOK KRİTİK'
'Bugün bana il başkanım, ilçe başkanlarım, Soma ve Akhisar belediye başkanlarımız, çok değerli yöneticilerimiz eşlik ediyorlar. Salonun girişinde eczacı meslektaşlarım karşıladı. Bugün aynı zamanda 14 Mayıs Eczacılar Günü. Ben bu salondaki birçok dostum ve arkadaşımla Manisa Eczacı Odası yöneticiliğim, sonra başkanlığım, sonra Türk Eczacıları Birliği genel sekreterliğim döneminden tanışıyoruz. Siyasete meslek odalarından gelenlerin, özellikle akademik odalardan gelenlerin kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerinden gelenlerin katkıları son derece kritik, son derece önemli. Siyasetin özellikle bu odalarla birlikte ilişkisini sürdürmesi siyasetçiler açısından son derece besleyici ve siyaset kurumu açısından zenginleştirici, yol gösterici, yön gösterici. Odalar ve birlikler açısından da üyelerinin hak ve menfaatlerini, kamunun menfaatleri ile birlikte telife mükellef yapılar oldukları için son derece önemli bir etkileşim alanı. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bugün burada gölge bakanımızın da hem meslektaşım, hem de meslek örgütünden gelen biri olduğunu hatırlatarak, Cumhuriyet Halk Partisi yönetiminin bu anlamda hem çok hassas, hem çok şanslı, hem de gelecekte bu ilişkinin sürmesi açısından çok kararlı olduğunu açıklıkla ifade etmek isterim. Maden Mühendisleri Odası'nı 11 yıldır tanıyorum, 11 yıl önce varlıklarını biliyorduk. TMMOB çatısı altında temasımız olduğu ölçüde. İlgi alanlarımız, çalışma alanlarımız çok yakın olmadığı için. TMMOB çatısı altında temsil ediliyorlardı. Ancak facianın olduğu günün hemen ertesinde saatler içinde, yani facia olup güneş battıktan sonra gün doğmadan buraya koşup gelenler arasında Maden Mühendisleri Odası vardı. Devamında da bütün süreci, o ilk baştaki acı üç - dört günü, devamında Soma Adliyesi önünde, savcılık önünde, eski kaymakamlık binasının birinci katında, sonra devam eden süreçte, yargılamalar sırasında Akhisar'da hep birlikte olduk. Tabii bu süreç gerçekten benim açımdan da hem çok öğretici, hem dayanışmamızı ve ilişkimizi geliştiren bir süreç oldu. Tabii Soma'da gerçekleştirdiğimiz, birlikte yaptığımız çalışmalar, birbirimizle olan bu ilişkilerin devamında Maden Mühendisleri Odası beni pek çok faaliyetine davet etti, dahil etti. Geçtiğimiz yıllarda bir yönetim kurulu kararıyla, sadece 40 yıllık maden mühendislerine verilen bir madenci bastonunu Fahri Maden Mühendisi unvanıyla, bir beratla birlikte bana verdiler. Kendilerine teşekkür ediyorum. Burada bu anlamlı günde hem mesleğim açısından Eczacılık Günü'nde eczacı kimliğimle, hem de böyle bir sempozyumda kendilerinin lütfettiği fahri maden mühendisi kimliğimle burada sizlerin karşısındayım.'
'SÖZLERİN SADECE ÜÇTE BİRİ TUTULDU'
Özel;'Tabii 'Soma'da bu facia niye yaşandı ve bundan sonra yaşanmaması için neler yapmak lazım?' çok konuşuldu, bundan sonra da çok konuşulmaya muhtaç. Bütün bir süreci çok yakından yaşamış, yasama süreçlerini takip etmiş, devamındaki ikincil - üçüncül mevzuat çalışmalarını takip etmiş bir milletvekili sıfatıyla şunu söyleyebilirim ki o günlerde Soma faciası olduktan sonra Somalı madenciler, yapmaları gereken itirazı 301 arkadaşlarını kaybettikten sonra, birlikte olmaları gereken, itirazı baştan yükseltmeleri gereken sendikalarının fiilen olmadığını gördükten sonra büyük bir isyanla sokaklara dökülüp 5 bin - 6 bin kişi sendikaya doğru yürüyüp sendika yönetimini istifa ettirip, 5 bin - 6 bin kişi kaymakamlık önüne gidip oturma eylemi yapıp, içlerinden seçilen 10 temsilcinin ülkenin başbakanıyla doğrudan görüştürüldüğü bir etkili ve dikkat çeken süreç yaşanıyordu. O süreçte işçilere 10 söz verildi, 10 söz kaleme alındı, 10 sözün altı imzalandı. Bu sözleri üçe ayıracak olursak üçte bir kısmı tamamen tutuldu. Bu tutulan söz, o güne dair örneğin çok da bence önemli kazanımları olan, hep dile getirdiğimiz, mücadelesini verdiğimiz iki gün hafta tatili sözü hayata geçti ve tutuldu. Yine iki asgari ücretin; yani yeraltında asgari ücretin iki asgari ücret olması sözü verildi, tutuldu. Şimdilerde aşındırılmaya çalışılıyor, fazla mesailer de onun içine dahil edilmeye çalışılıyor. Ölenlerin ailelerine verilen daire sözleri tutuldu. Bir kısım söz, büyük mücadelelerle yerine getirilebildi. Hiç kimse işten çıkarılmayacaktı, madenler yeterli, güvenli olana kadar devlet maaşları ödeyecekti. 2 bin 784 madenci, bir SMS mesajıyla işten çıktı. Tazminatları için beş yıl, altı yıl mücadele ettiler ve kurdukları Bağımsız Maden-İş Sendikası'nın kurucusu Tahir Çetin ile babasının hakkını arayan Ali Faik İnter bu mücadelenin içinde geçirdikleri bir trafik kazasıyla hayatlarını kaybettiler. Ondan sonra bütün Türkiye'nin bir daha vicdanı hareketi geçti ve ödemeler yapıldı. Sözlerin üçte biri tutuldu kategorik olarak. Üçte biri kısmen tutuldu; kısmi iyileştirmeler yapıldı. Efendim işte işçi sağlığı ve iş güvenliğine ilişkin örneğin karbonmonoksit maskesiyle çalışılmayacak… Zaten kazadan sonraki TMMOB raporunda var. 2 bin 684 tane karbonmonoksit maskesinin tarihi geçmiş zaten falan. Yerine oksijen maskeleri verilecek. İşte bu sözün bu kısmı tutuldu mesela. Ama esas olarak söylemek gerekirse madenler artık dünya standartlarında güvenli hale gelene kadar işletilmeyecek ve milletvekilleri madene inip 'Buraları yeterince güvenlidir deyip, şahsi ve bedenini bir kefalet koymadan madenler bir daha çalıştırılmayacak' gibi bir sözün hiçbir tarafı tutulmadığı gibi…'
'ESAS KONUŞULMASI GEREKEN MESELELERİ KONUŞTURMADILAR'
CHP Genel Başkanı Özgür Özel sözlerini sürdürerek;
'Bugün Türkiye'de tabii ki iyi örnekler vardır, bu çağda bazı yatırımcıların veya tabi oldukları kendi uluslararası standartlara uyan firmalar var. Bunları bir kenara ayırıyorum. Doğrusunu, eğrisini de ayıracak kadar biliyoruz; kiminki algı yönetimi, kiminki gerçek, kiminki yanlış. Ama bildiğim bir şey var; bugün Türkiye'de 301 madencinin daha hayatını kaybetmemesi analarının, eşlerinin duasına bağlı. Evden yollarken vedalaşıyorlar, onların arkasından okunan dualara bağlı. Evlatlarına bağışlanıp bağışlanmayacaklarına bağlı. Her an bir benzer kazanın olabileceği bir coğrafyada yaşıyoruz. Hatta 11 yıl önce 'Efendim madende 301 kişi ölmedi…' Bu algı yönetiminde çok ustalıkla iktidar partisinin de kullandığı bir şeydir. '...Efendim madende aslında 800 kişi öldü. Bunların 500'ü kayıt dışı Suriyelilerdi' falan. Sonra 300 kişi ölünce 'İyi, azmış' falan. Veya 'İki vardiya birden içerideymiş, değişim sırasında hepsi kaybolmuş, birini söylüyorlarmış…' Kardeşim 302'ncinin anası nerede ağlıyormuş? Gösterin. Yok. Çünkü önce 600'ü konuşturup sonra 300'ü küçük sayı gibi göstermek, 'İçeride 500 de Suriyeli çalışıyormuş' deyip, onu konuşturup, esas konuşulması gereken meseleleri konuşmamak. İşte oradaki sensörlerin alarm verdiği, alarmların kapatıldığı konuşulmasın diye bu işleri konuşturmak. Biz o dönem bu tip dezenformasyonlarla mücadele ediyorduk. Ve diyorduk ki, 'Bu madende yurt dışından gelmiş, kayıtsız kimse yok.' 11 yıl öncenin yalanı, 11 yıl sonra Zonguldak'ın gerçeği oldu geçtiğimiz günlerde. Zonguldak'ta bir yabancı kayıt dışı işçi madende hayatını kaybetti. Daha beteri; onu bildirip de sorumluluğunu üstlenmemek isteyen işvereni onu aldı, götürdü ormanlık araziye. Orada yakıp, yok etmeye çalıştılar. Türkiye'de işçi sağlığı, iş güvenliği, işyerleri, madenler bir boyutuyla da böyle yerler.'
'AKP, 350 KAT FAZLA MADEN RUHSATI VERDİ'
Özel, AKP iktidarında maden facialarının sayısının 350 kez arttığına işaret ederek;
''Peki buraya nereden geldik?' diye bakarsanız, aslında birkaç tane rakam meselenin ne boyutta olduğunu ve nasıl bir denetimsizliğin söz konusu olduğunu gösteriyor. Bugün için Türkiye Cumhuriyeti devleti ve 79 yıl boyunca o devleti yöneten hükümetler, 79 yılda bin 186 tane maden ruhsatı kestiler. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin iktidar döneminde AKP hükümetleri 386 bin ruhsat kestiler. Bir yerde bin 186, öbür tarafta 386 bin. Birisi, AKP döneminde; 386 bin. Yani Cumhuriyet döneminde kesilenlerin 350 katını, AK Parti döneminde kesmişler. Bir uçakla giderken ya da helikopterle biraz alçaktan uçarken, hele hele Karadeniz'deyse, gördüğünüz manzara sizi dehşete kaptırıyor. Sonra aktif maden - pasif maden, bu madenlerin haritası, hangisi daha açılmış, hangisi daha açılmamış diye baktığınızda gördüğünüz, göreceğinizin 8'de biri bile değil Karadeniz'de. Karadeniz'e tepeden bakmaya insan utanıyor. Yanılmıyorsam Ordu'nun ya da Giresun'un toplam alanlarının yüzde 78'i madene açılmış durumda. Yüzde 78'i - 80'i maden aramasına açılmış durumda. Korkunç bir durum var. Gözle görülen bunun 8'de biri kadarken insanın vicdanı el vermiyor. Tabii ki hiçbirimiz Türkiye'nin yeraltı zenginliklerinin, bilime uygun bir şekilde işçilerin sağlığı gözetilerek çıkarılmasına, ekonomiye kazandırılmasına ve Türkiye'nin bu zenginliklerinden yararlanmasına karşı insanlar değiliz. Ancak bilimsel madenciliği savunmak varken, vahşi madenciliğin denetimsiz bir şekilde ve hem doğayı katlederek, hem işçi haklarını, işçi sağlığını gözetmeksizin uygulandığını maalesef çok büyük bir üzüntüyle takip ediyoruz.'
'6,5 SOMA DAHA OLDU, KİMSENİN UMRUNDA DEĞİL'
Özel, Maden Faciaları ve benzeri faciaların İktidar partisinin umrunda olmadığını belirterek;
'AK Parti iktidarında bugüne kadar herhalde en büyük iş kazası ve hepimiz açısından en büyük kayıp Soma diye biliyoruz. 301 işçinin o gün kaybedilmesiyle. En büyük kayıp, ölümlerin sıradanlaşması kaybıdır. Çünkü öyle bir şey ki Soma'daki madenciler 301 kişi birden ölürken, Türkiye işçi sınıfına bir vasiyet bıraktılar. 'Ne yaparsanız yapın birlikte yapın' diye. Çünkü tek başına yapılan hiçbir mücadelenin, eylemin veya dile getirilen talebin değeri yok. Bu yüzden örgütlenmek önemli. Gerekirse ölürken bile toplu ölmek gerekiyormuş. Neden? 301 kişi öldü. Türkiye'ye dünyanın beş kıtasından 200'ün üzerinde televizyon kanalı canlı yayına geldi. Bir ay boyunca Soma'nın tepelerinden dünyanın ve Türkiye'nin en meşhur, anchormanları, anchorwomanları yayın yaptılar. Sonra da bastılar gittiler. 301 kişi ölmüştü. O günden bugüne 6,5 tane daha Soma oldu. Kimsenin umurunda değil. Çünkü teker teker ölüyorlar. Şu ana kadar 2 bin 79 madenci öldü AK Parti döneminde. 301'i bunların Soma'da, geri kalan bin 778'i; Ermenek'te, Şirvan'da, Amasra'da, çeşitli yerlerde ve Türkiye'nin çeşitli madenlerinde daha düşük sayılarda, birer, ikişer, üçer, 10 kişi, Şirvan'da 16 kişi, Amasra'da 43 kişi hayatını kaybediyor. Sonuçta 6,5 tane daha Soma oluyor, farkında değiliz. AK Parti döneminde, en büyük kayıp Soma'daki kayıp değil; hafızalardaki kayıptır, ölümlerin olağanlaşmasıdır, ölümlerin sıradanlaşmasıdır. Toplu halde haber değeri olmayan ölümün, canın bir kıymetinin olmamasıdır.'
'ÖZGÜR OLDUKÇA GELMEYE DEVAM EDECEĞİM'
'Biraz önce TMMOB ile ilgili düşüncelerimi ve duygularımı ifade etmiştim. Bugün de burada böyle bir sempozyumun yapılıyor olmasının son derece kıymetli olduğunu ifade etmek isterim. Tabii devamında Soma'da 11 yıldır, dün de olduğu gibi hep birlikte 'Unutmadık, unutmayacağız. Bundan sonra da unutturmayacağız' diyoruz. Ben 11 yıldır her yıl 13 Mayıs günü burada oldum. Sağlığım el verdikçe, hayatta oldukça, özgür oldukça, ayakta oldukça da gelmeye devam edeceğim. Buraya gelmeyi tarih önünde edilmiş bir yemin, bir ant olarak aklımda tutmaya da devam edeceğim. Bence hepimizin de böyle yükümlülükleri var. Soma, 'Unutursak yüreğimiz kurusun' diyenlerin unuttuğu, sırtını döndüğü yer. Dün de söyledim ilk günlerde burada reyting vardı. Sağ olsun hepsi birden buradaydı. Şimdi hepsi sırtını döndüler, gittiler. Şimdi isim isim söylesek, şu an her birisi, biri gitmiş Amerika'dan Youtube üzerinden yayın yapıyor. Atıyor, tutuyor. O gün buradaydın. Soma'yı unutturmayacaktın. Bir 13 Mayıs günü olsun ayırsaydın da gelseydin. Bu Soma'yı unutturmadığını bize gösterseydim. Bir gün bir Soma özel yayını yapsaydın o Youtube'da. Öbürü Türkiye'nin en büyük gazetelerinin birinde duruyor. Ama dün bakıyorsunuz gazeteye Soma yazmıyor hiç, küçük küçük yer ayırıyorlar. Sadece siz, biz ne yaparsak bugünkü gazetelerde küçük, küçük ya da iktidara müzahir olmayan bir takım televizyonlarda küçük, küçük haberler olarak yer alıyor. Unutulmaması için bir kez daha hatırlatacağım. İlk önce çok kesin bir şekilde ilk üç gün, beş gün sanki maden sahipleri hiç sorumlu değilmiş gibi bir hava estirilince, büyük bir tepki dalgası… Madencilerin biraz önce söylediğim gibi Soma Kaymakamlığı'nın o zaman adliye zemin katındaydı, önünde yaptıkları eylemlerle gözaltına alınması gerekenler gözaltına alındı. Tutuklanması gerekenlerin bir kısmı tutuklandı. Bir kısmı tutuksuz yargılandı. Can Gürkan alındı, Alp Gürkan tutuksuz yargılandı. Ama ilgi çok yüksekti.'
'BİR TARAFTA LÜKS CİPLER, BİR TARAFTA SELÇUK KOZAĞAÇLI, CAN ATALAY VAR'
Özgür Özel Soma maden faciası sonrasında verilen hukuksal mücadele Selcuk Kozağaçlı ve Can Atalay'ın katkılarının çok büyük olduğuna işaret ederek;
'Mahkeme Akhisar'a alındı. Akhisar'da bir konferans merkezi mahkeme salonuna dönüştürüldü. Genç, idealist bir hakim, suçluların yüzü yerde, annelerin ve evlatların feryatları çınlıyor. İlk gün her aileden bir kişi alınabildi. Çünkü 400 kişilik oturacak yer var. Kapının önünde 4-5 kilometre kuyruk var. Kavga var, herkes girmek istiyor. Partilerin genel başkanları orada, grup başkanvekilleri orada, genel başkan yardımcıları orada. Her partiden en yüksek kıdemde, rütbede iki kişi filan alınabiliyor. Sonra herhalde 26-27 blok duruşmada, 87 gün, gittik, geldik. Gittik, geldik. Yıllar sürdü. Son gün karar açıklanacak, koltukların yarısı boş. Aynı salondayız. İlk önce bir idealist hakim, herkes ondan razı… Savunmalar, bahçe görülmeye değer. Türkiye'nin en lüks araçları var bahçe tarafında. Nasıl denir? Bir meslek açısından saygısızca ifade olsun da istemem. Türkiye'nin en çok kazanan avukatları var. En pahalı arabalarını almışlar. Birileri basmış parayı ve İstanbul'dan 34 plakalı süper lüks cipler, arabalar, spor arabalar dolu orada. Hepsi maden şirketini savunmaya gelmiş. Öbür tarafta araba bile yok. Birkaç tane mütevazı araba. Toplu taşıma ile filan gelen. Çağdaş Hukukçular var, gönüllü avukatlar var. Bir tanesi Sercan Okur. Soma'dan. Manisa Barosu var. Selçuk Kozağaçlı var. Akbili var mı bilmiyorum? Arabası olmadığı kesin. Can Atalay var. Bunlar gönüllü arkadaşlar.'
'SAVUNMALARININ AHLAKİ ÜSTÜNLÜĞÜ YOK'
'Savunmalar teknik olarak havalı ama ahlaken zayıf, ahlaki üstünlüğü yok. Bu tarafta şartlar kısıtlı. Bir şey yansıtılacak, bir sürü imkansızlıklar, zorluklar var. Ama acayip bir inanmışlık, adanmışlık var. Ahlaki üstünlük bu tarafta. Bütün acılara rağmen moral, motivasyon tümüyle bu tarafta. O hakimin tavırlarına da yansıyor, zaten adil davranıyor. Gidişatta bunlar 301'er kez ağırlaştırılmış müebbet alırlar gibi düşünüyor herkes. Adalet için gün sayılıyor. Uzadı, uzadı, uzatıldı. Tabii envai çeşit numaralar, envai çeşit uzatma taktikleri. Ama yine de artık karara doğru gidiliyor. 'Karara gidilmesin' diye Manisa'da başka bir mahkeme açtırıyorlar, o mahkemeyi bekleme konusu yaptırmak istiyorlar. Çünkü arada darbe olmuş, marbe olmuş. FETÖ diye bir şeytan bulmuş. Diyorlar ki 'Aslında bu bir maden kazası değil bir sabotaj oldu, hükümeti yıpratmak için bunu FETÖ'cüler yaptı. Sizin gibi biz de mağduruz. Oradaki mahkemeyi bekleyelim. Orada böyle bir mahkeme açıyorlar.'4- 4,5 ay böyle bir deli saçmasıyla bekletiyorlar. Ve tam kararın çıkılacağı gün, mahkeme başkanı bir mazeret bildirmek zorunda kalıyor, sonrasında o mahkeme başkanı yaptığı başarılı işlerden dolayı terfiyen İzmir'de bir üst mahkemeye gönderiliyor, yerine ölenleri suçlu bulan, geçmişteki pratiğinden, Elbistan'dan bir hakim getiriliyor. O hakim, düşünün şimdi, yanlış bir rakam vermek istemem ama, bu hakimin beş senede okuduğu dosyaları böyle 5 dakikada okuyor. 30- 35 günde okuyor. Diyorlar ki ben hatırlıyorum Can'da herhalde, 'Ya hakim bey böyle çevirirsen, hesapladım, sayfa çevirme hızıyla sen daha sayfaları çevirmeyi bitirmiş olamazsın' diyor. 'Nasıl karara çıkacaksın?' diyor. Çıkıyor karara. Karar, olası kastla ölüme sebebiyet vermek beklenirken taksirle ölüme sebebiyet verme. Müthiş bu tarafta büyük bir sevinç, İstanbul'a dönerken ciplerde mutlu mutlu şarkılar. Bir tane tutuklu bırakmadılar. Hepsini birden saldılar. Büyük bir memnuniyetle, biz ilk aşamayı kaybettik. 'Mücadeleyi bırakmayacağız dedik', ağlayanlara 'Ağlamayın' dedik. 'Bu işin Yargıtay aşaması var' dedik. 'Türkiye'de bunu bilmeyen kalmayacak' dedik.'
'YARGITAY'A GİDERKEN TOPLUM BU REZALETİN FARKINDAYDI'
'Gerçekten de dediğimiz yaptık. Ve Yargıtay'a giderken toplum bu rezaletin farkındaydı. Sonra Yargıtay'ın ilgili dairesi beş kişiyi, 5-0'la bu kararı bozdu. Ve şöyle bir şey yazdı gerekçeye, olası kast hükmü burada kullanılmayacak, kurulmayacaksa hangi davada kurulacak? Yasaya konmasına ne gerek var? Diyor ki 'Yasa koyucu olası kastı ne niyetle koyduysa, onun fazlası burada gerçekleşmiş.' 'Olası kastla yargılaman lazım. Nasıl basit kusur, basit taksirle bilmem neyle yapıyorsun' deyip, buraya geri yolladı. Yolladı ama gelmedi. Şundan dolayı gelmedi. Bir el Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na beş gün içinde bu kararı buraya yollaması lazım ya, bilemedim beş hafta içinde. Beş gün içinde yollayabilir. O kararı 5,5 ay ay yollamadılar. Bir tuhaflık var. Arkadaş karar alınmış, niye gelmiyor? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yollamamış. Karara ulaşınca mahkeme yeniden toplanacak. Yargıtay'ın dediği yerden yargılayıp, bu cezaları, düşük verilenleri bozacak, olması gereken gibi ceza verecek. 5,5 ay yollamadı. Bu 5,5 ayın sonuna doğru 6'ncı ayın ilk haftasında ilgili daireye üç yeni hakim atandı. Bu hakimlerden birinin adı Mustafa Yapıcı, birinin adı Kenan İpek, birinin adı Fuzuli Aydoğdu. Kenan İpek'i şuradan hatırlayacaksınız. 10 Ekim Gar Katliamı olduğunda, o zaman parlamenter sistemdeyiz, seçime giderken üç bakan istifa ediyor, yerine üç bakan geliyor ya. O sırada gelen Adalet Bakanı. Hani Tayyip Erdoğan'ın kabinesine aldığı, daha doğrusu almak zorunda olduğu Adalet Bakanlığı Müsteşarı. O dönemin gözde müsteşarı. Kıkır kıkır gülüyordu hatırlarsanız. 'Ne gülüyorsun?' dediler, 'Buna gülmüyordum, başka şeye gülüyordum' dedi. O Kenan İpek. Mustafa Yapıcı ve Fuzuli Aydoğdu. Bu arkadaşlar buraya gelince ilgili dairede heyet yeniden oluştu beş kişi. Ve dosya yollanmak yerine, düşünsenize Yargıtay savcısı Yargıtay kararına çok rutin bir iş değil itiraz etmesi de. Edeceksen et, görsünler. 5,5 ay ne itiraz etmiş, ne göndermiş. Elde tutmuş. Beş ay bir hafta sonra heyet değişti, ondan sonra itiraz etti bu karara. Yeni gelen üç arkadaşın oyuyla, o beş sıfırlık karar, üçe iki bozuldu. Ve orası kast değil, burada verilen bilinçli taksir de değil, basit taksir büyük bir kısmı. Bir kısmı bilinçli taksirle onayladılar. Ve buraya çok ufak tefek bozmalarla ışık hızıyla yolladılar. Buradaki hakim bir daha toplandı, beraat edenleri zaten beraat ettirmişti, etmeyenlerin bir kısmı daha etti. Ceza alanların içeride kalmasını gerektirmeyecek şekilde cezaları onaylanmış oldu. Film bitti.'
'DOĞRU İŞLER YAPANA SAHİP ÇIKILMIŞ'
'Şimdi bu günlerde şimdi siz bir sempozyum yapıyorsunuz. Ben buraya geldim, açılış konuşmasını yapayım, işte meseleye önem verelim, basın yakından takip etsin diye. Bunları anlatıyorum. Bir fikri takip içindeyiz değil mi kendimizce? Soma'yı unutturmamaya çalışıyoruz. Yeniden bir Soma olmasın diye madem mühendisleri gayret sarf ediyor falan. TMMOB bir şeyler yapıyor. Sağ olsun o günlerdeki Soma Faciası sırasındaki bir Akhisar ilçe başkanımız bugün milletvekili. Bir diğer ilçe başkanımız bugün Akhisar Belediye Başkanı olarak burada. Soma'yı unutmayan arkadaşımız burada. Yani partimiz o süreçte samimi emek veren… İşte Soma'da Bergama Belediye Başkanı buradaydı eski, Mehmet Bey. Mesela Soma veya Akhisar Belediyesi bizde değil ya, 300 aileye çorba verilecek, Bergama Belediye Başkanı o zaman en yakındaki belediye o diye çorba yollardı, kahvaltı yollardı, yemek yollardı. Bu arkadaşlar Bornova Belediyesi'nden oradan buradan bir şeyler ayarlamaya çalışırlardı. Sonra Besim Başkan Belediye Başkanı oldu, son duruşmalarda herkesin yüzü güldü. Oh ya bir CHP'li belediye olunca ailelerin ulaşımı, bilmem nesi kolay. Ne yapmışız biz? Bizim vicdanımız, partinin vicdanı, ülkedeki sosyal demokratların vicdanı, Soma'nın vicdanı, Soma'nın avukatını belediye başkanı yapmış. Sahip çıkmış. Akhisar'da çok doğru işler yapan bir ilçe başkanı, o günlerin ilçe başkanı milletvekili olmuş. Öbürü belediye başkanı olmuş. Doğru işler yapanlara parti ve kamu vicdanı sahip çıkmış, değil mi? Bakın sahip çıkılan biri daha var. Fuzuli Aydoğdu. Kritik oyuyla, esas bu bozmayı yapıp Can Gürkan'ları, hepsinin beraatını kalıcılaştıran, hak aramanın kesin bir şekilde önünü kesen işi yapan arkadaş, şu anda Meclis'te bekliyor. Komisyondan geçti, Genel Kurul aşamasında. Tayyip Erdoğan bunu Hakimler Savcılar Kurulu'na getiriyor şu anda. Onlar da sahip çıkıyor arkadaş. Herkes safını, tarafını görsün. Herkes kimin ne tarafta olduğunu görsün. O Kenan İpek'e, o Mustafa Yapıcı'ya, o Fuzuli Aydoğdu'ya rejim sahip çıkıyor. Neye karşı? 301 kişiyi öldürenleri almaları gereken ceza değil de, kişi başına 5,5 gün ceza alıp kurtaranlara sistem sahip çıkıyor. Yoksa ben niye hatırlatayım Sercan Okur'un gönüllü avukat olduğunu? Ona vicdan sahip çıkmış, buna da rejim sahip çıkıyor. Herkes safını, tarafını, oyunun nasıl oynandığını görsün. Yazabilenler yazsın, verebilenler versin.'
'BUNDAN SONRA DA HEP BİRLİKTE MÜCADELE EDECEĞİZ'
'Bu, kötülerle iyilerin arasında. Bu; bu rejimle, bu rejimin mağdur ettikleri arasında. Sömürülenlerle sömürenler arasında bir mücadele bu. O yüzden ben işte bugün akşam Silivri'de bir gece mitingi yapacağım, Cumartesi bir şehir mitingi yapacağım, döneceğim bir daha miting yapacağım. Bunlara karşı topyekûn mücadeleyi durmadan, duraksamadan vermek lazım. O yüzden mesela dünkü kalabalık çok kıymetlidir. Aileler diyor 'Bizim burada 200 kişiyle toplandığımız oldu, 50 kişiyle toplandığımız oldu.' Soma'ya sahip çıkma meselesi tarihi bir inatlaşma değil, Soma'ya sahip çıkma meselesi rejimle aramızda böyle iki tane inatçı keçi gibi kafa kafaya vuruşuyoruz. Biz inadımızı, biz mücadelemizi, biz gücümüzü bırakırsak yıkıp geçecek zaten hepimizi. Bizi yıkıp geçtiğinde daha nice 301'ler ezilir, niceleri ezilir. O yüzden çok anlamlı buluyorum burada olmanızı, bugün burada yapılacak tartışmaları. Gönül isterdi ben dün bütün gün burada geçirdim, bugün komple bir İstanbul programım var. Dün gidecektim ama Sayın Başkanı, meslek odamızı kıramadık. Bugün burada bu açılış konuşmasını yapmak istedim. Birazdan ayrılacağım ama her birinize başarılar diliyorum. Soma'ya sahip çıkan herkesi o temiz yüreklerinden öpüyorum. Bundan sonra da hep birlikte mücadele edeceğiz, yılmayacağız. Çok kalmadı. Biz başaracağız ve biz vicdanı olanların sesi olarak bu vicdansızlara karşı bu mücadeleyi eninde sonunda kazanacağız. Hepinize teşekkür ediyorum.'ifadelerine yer vererek konuşmasını tamamladı…
Özel, daha sonra Soma'dan ayrıldı…